Meyman Mardin Sanatevi’nin ilk sergisi: Misafir
MARDİN – Meyman Mardin Sanatevi geçtiğimiz hafta mütevazı ama güzel bir açılışla kapılarını sanata ve sanatçıya açtı. Mardinli sanatçıların yanı sıra il dışından da hatırı sayılır bir topluluk açılışa katıldı. Açılışa 10 kadın sanatçı ortak bir sergiyle katkı sundu. Sergiye geri döneceğim ama önce mekan olarak Meyman nasıl bir yer, bir iki cümleyle tarif etmek isterim.
Meyman Mardin Sanatevi, Mardin’in eski eski evlerinden biri. Küçük ve güzel bir avlusu var. Avludan Mardin’in bir bölümü ile ovanın bir kısmı görünüyor. Daha geniş bir açı sunma imkanı olsa avlu muhteşem olurdu.
Avlu, sonradan yapılan kimi eklemelerle üç bölüm gibi algılanıyor. Bu da söz konusu bölümleri bir çeşit komşu balkonu haline getirip şirinleştiriyor. Evin birbirine kapılarla açılan odaları sergi mekanı olarak işlev görmeye başlamış. Bu odalardan bağımsız ve kapısı avluya bakan tek bir oda ise kafe olarak kullanılacak.
Buraya kadar her şey güzel. Ancak başınızı kaldırıp baktığınızda, eski evin üzerine bir apartmanın inşa edildiğini görüyorsunuz. Pencerelerden sarkarak, aşağıda ne oluyor, diye bakan çocuklar, balkondaki iplere serili çamaşırlar… Bir vakitler eski Mardin’in muazzam güzelliğine halel getiren bu evlerin yıkımına karar verilmişti, hatta bir kısmı yıkılmıştı da. Ancak belediyelere kayyım atanınca bu proje sekteye uğradı. Proje, mülk sahiplerini mağdur etmeden, kaldığı yerden devam eder mi?
MİSAFİR VE MARDİN
Meyman, Kürtçede misafir demek. Misafir ve Mardin’i birbirine çok yakıştırdığımı belirtmek isterim. Misafir sirkülasyonunda bir aksama olmuşsa canı sıkılan ve ‘Bir sorun mu oldu acaba?’ diyen bir ailede büyüdüm. 1990’lı yıllarda beldeye giriş çıkışlar jandarmanın sıkı kontrolü altındaydı ve misafirlik bir eziyete dönüşmüştü. Bu sıkı kontrolden ailecek en çok bu nedenle şikayetçiydik.
Ancak bu misafirperverlik aileye özgü bir durum değildi elbette. Mardin’de misafirperverliğin nedenleri çok eskilere dayanıyor. Mardin, İpek Yolu üzerindeydi ve yüzyıllar boyunca birçok kültürü ağırlamış bir kentti. Misafirlik kavramının ve misafir ağırlama ritüelinin güçlü bir şekilde korunuyor olmasının başlıca nedeni, Mardin’de bu denli köklü bir kültüre dayanıyor olmasından kaynaklanıyor. Meyman ile Mardin’i yakıştırmam biraz bu nedenlerle. Ancak Meyman’ı başka ve güncel nedenlerle de değerlendirmek gerekiyor. Sonuçta Mardin, dünyanın her yerinden yüz binlerce insan ağırlıyor hâlâ.
Meyman Mardin Sanatevi’nin direktörlüğünü üstlenen Mahmut Wenda Koyuncu, açılışta yaptığı konuşmada bu konuya da değindi. Koyuncu, “Mardin’in kültürel ve sosyal dokusuyla yaratıcı şekilde ilişki kurmaya, küresel sanat üretiminin kentin sanatsal üretimiyle diyalog geliştirmesine, sanatın turistik arzuların ötesine geçip eleştirel, estetik ve sosyolojik gözünü görünür kılmaya çalışacak” dedi.
Hem Meyman’ı hem de Meyman’ın hedeflerini ifade ediyor bu konuşma. Peki Meyman Mardin Sanatevi nasıl bir işlev yüklenmeye aday? Koyuncu, şunları söyledi: “Meyman Marfin Sanatevi belirli temalar çerçevesinde tasarlanan etkinlik ve misafir sanatçı programları sayesinde sanatçılar, küratörler, yazarlar, eleştirmenler, öğrenciler, akademisyenler ve gençlerin buluşma noktası olma hayaliyle özgür ve eleştirel düşüncenin imkanlarının sorgulandığı bir mekân yaratma çabasıyla kuruluyor.”
Koyuncu, Sanatevi’nde bir odayı misafir sanatçı ve yazarların konaklayabileceği şekilde düzenleyeceklerini de söyledi.
TARİH BOYUNCA KUMAŞ VE KADININ EMEĞİ
Meyman Mardin Sanatevi’nin ilk sergisi “Misafir”e gelecek olursak… Serginin kuratörlüğünü Nazlı Pektaş, Koordinasyonu Mahmut Wenda Koyuncu ve sergi asistanlığını Yeşim Özkan üstlendi.
Gülçin Aksoy, Pelda Aytaş, Merve Çanakçı, Fulya Çetin, Çınar Eslek, Rezzan Gümgüm, Raziye Kubat, Nermin Polat, Roza Tulga ve Zehra Tezdönen, eserleriyle sergiye katkıda bulunan sanatçılar oldu.
Sergi, yakında yitirdiğimiz iki kıymetli sanatçı Gülçin Aksoy ve Sevinç Subaşı’nın anısına düzenlendi. Koordinasyonu yapan Koyuncu dışında kadınların emeği ve üretimleriyle meraklısının huzuruna çıkan bir sergi de denilebilir. Sergiyi kadınların kotarmış olması kıymetli. Çünkü Mardin ile misafirlik konusunun görünmez kahramanları kadınlardır.
Küratör Nazlı Pektaş, sergiyi, “Misafirin toplumsal bağlamda nasıl algılandığının, geleneksel misafirperverlik ve karşılamanın feminist perspektiflerle yeniden nasıl yorumlandığının ve toplulukların kültürel hafızasından modern anlamlara nasıl bir köprü kurduğunun peşine düşüyor” diye nitelendiriyor.
Sergiye katılan sanatçılar kumaşa yeni bir biçim ve mana yüklemişler. Biraz uzunca bir alıntı olacak ancak Küratör Pektaş’ın sergi kataloğunda yer alan ve kumaşın sergiye dahil oluşunu anlatan şu sözlerini paylaşmak isterim: “Sergide ‘misafir’ kavramına ipekten aldığımız ilhamla kumaşların eşlik etmesini istedik. Bu yolculuğun eyleyicileri olarak da sanatçı kadınlarla devam etme kararı aldık. Kumaşın misafir eden ile misafir edilen arasındaki çeşitli anlamlarını, bağlarını ve dokusunu düşünerek bu isteğimiz doğdu. Yüzyıllar boyunca coğrafyalar arasında teyellenen ipek, ticaretini yapan erkekler tarafından ticaret nesnesine dönüştürülürken, onu üreten kadınların emeği ile var oldu. Bu sergide kim misafir, kim ev sahibi, kim öteki soruları, eril tahakkümün gölgesinde gerçekleşenlerle kadın oluşun mayaladığı yerden dokunmaya başlayacak. Sergi, ‘Misafirlik’ kavramının kendi varlığının gücü yanında, metaforik olarak sürdürdüğü ‘tehditkâr’ anlamını da Mardin’e misafir edecek.”
BİRKAÇ CÜMLE İLE ‘MİSAFİR’ SERGİSİ
Raziye Kubat’ın “Babam tavşan olmuş, ben kedi!” adlı ahşap üzerine karışık teknik ile yaptığı çalışmayı saymazsak, sanatçılar kumaş üzerinde gerçekleştirmişler üretimlerini.
Pelda Aytaş’ın bez üzerine nakşettiği “Misafir” çok emek istediği daha ilk bakışta anlaşılıyor. Bir tablonun bütün inceliklerini taşıyor “Misafir”. Divanda karşılıklı bakışan kadın ile köpek ve ortalarında duran sofra, kim misafir kim ev sahibi, sorusunu sorduruyor ve esas olarak misafire hürmeti göstermesi açısından etkileyici bir çalışma.
Roza Tulga, “Annemin Misafir Fistanı” adlı enstalasyonla katıldı sergiye. Alameti farikası çözülmeye başlayan kırmızı bir ip yumağıyla. Yeşil elbisenin, misafirliğe giden ya da misafir ağırlamaya hazırlanan Kürt kadınını bütün hasletleriyle yansıttığını düşündüm.
Zehra Tezdönen’in “Çîrok” (Masal) adlı çalışması, kumaş üzerine yazdığı masala giriş tekerlemesi ile somut ve duygulu bir tablo gibi. Sergide yer alan ve yine kumaş üzerine işlediği “Bir Yastıkta Misafir”in aksine…
Çınar Eslek, kumaş üzerine karışık teknik ile yaptığı çalışmaya neden “And” ismini uygun gördü, anlamadım. Ancak figürlü, hareketli görsel işleri severim ve “And” da güzel bir çalışma.
Fulya Çetin iki eserle katıldı sergiye: “Munzur’un Süsengilleri” ve “Zeytin Dalı”. Zeytinin rengini ve zeytin dalına yüklenmiş anlamı kumaş üzerinde hissetmek iyi geliyor insana.
Merve Çanakçı kederli bir sanatçı mı? Sergideki iki çalışmasından bir olan, “İki beden, iki dünya ve tek bir hayat” bunu çağrıştırdı. Çanakçı’nın diğer çalışmasının adı olan “Keder”, 9 adet nakışlı katlanmış buluntu mutfak bezi. Bezler, üzerlerine işlenmiş “Ah” nidası görünür şekilde bir nişin içinde karşılıyor sergiyi gezenleri.
Gülçin Aksoy’un astar kumaşı üzerine karışık teknik ile yaptığı “Umur” ise, muhtemelen renklerin yarattığı atmosfer nedeniyle tuhaf bir soru gibi: Sokakta mıyım, bir evde misafir miyim? Hangisi diğerinden daha kötü?
Neriman Polat da iki çalışmasıyla sergide yer alan sanatçılardan. “Davetsiz” yakın zamanların çiçek desenli perdelerini hatırlattığı, “Döşemelik” ise hem boyutuyla hem de üzerindeki işlemelerle etkileyici.
Rezzan Gümgüm, “sokak beni iyileştirir” diyerek sokaklara davet ediyor.
Birkaç cümle ile sergideki eserleri anlatmaya çalıştım. Sergiyi gezenler elbette farklı ayrıntılar görecek ve başka anlamlar çıkaracaktır eserlerden ki önemli olan da budur zaten. Hasılıkelam, Meyman Mardin Sanatevi, 23 Kasım’a kadar açık olacak “Misafir” adlı ilk sergisine hem Mardinlileri hem de yolu Mardin’e düşenleri davet ediyor.